Yüzüklerin Efendisi ve Irkçılık

"Varlığını sezecek kadar yaşlanıp bezdiğimden bu yana, alegorinin her türlü tezahüründen bütün kalbimle nefret ederim. Doğru ya da sahte tarihi, onun okuyucuların düşünce ve tecrübelerine uyarlanabilir olmasını tercih ederim. Bence birçok kişi 'uyarlanabilirlik' ve 'alegori'yi birbirine karıştırıyor; halbuki biri okuyucunun özgürlüğünde, diğeri ise yazarın kasıtlı hakimiyetinde yatar."
J.R.R. Tolkien
Malumunuz, 'bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak' denilen bir illet var insanoğlunun üstünde. Son günlerde buna oldukça fazla şahit olmaya başladım. Özellikle The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi) serisiyle ilgili eleştiriler konusunda son zamanlar normalinden fazla hassas olduğum için esere yapılan yorumlar konusunda daha duyarlı ve buna karşılık daha sert oluyorum. Game of Thrones dizisinin uyarlandığı fantastik kurgu serisinin yazarı R.R. Martin'in, The Lord of the Rings için "Gandalf Khazad-dum'da balrogla savaşırken düştüğünde ölmeliydi. O zaman daha güzel olurdu." minvalinde sözler edip Tolkien'in, yarattığı karakterleri el üstünde tutup onları harcamadığını ve dolayısıyla dramatik bir senaryodan mahrum kaldığını söylemesi bu hassaslığın başlama noktasıydı. Fakat bu başka bir yazının konusu, buranın değil.
Birkaç gündür internette gezinirken Yüzüklerin Efendisi serisinin ırkçı söylemler içerisinde olduğundan, Tolkien'in eserde birçok ırkı aşağıladığını -ki buna Türkleri dahil etmekte çoğu- söylüyor bir çok kişi. Efendim, daha bu şekilde devam eden ırksal yaklaşımlar sürüp gitmekte. Temel olarak bazı nedenler olarak şunlar gösterilmekte:
- Irkların monoblok olması (kötü elf, iyi ork bulunmaması)
- İyi ırkların kuzeybatıda oturması ve beyaz olmaları
- Orkların beyaz olmaması ve sürekli aşağılanıyor olması
- Orta Dünya haritasının günümüz Dünya'sının haritasına benzemesi ve burada da orklar, karanlık insanlar ve diğer kötülüklerin doğuda ve güneyde yer alması
- Her ırkın gerçekteki bir ırkın uyarlaması olması
- vesaire, vesaire....
Şöyle ki tüm Orta Dünya evreninin tarihini ve ırkların nasıl oluştuğunu anlatan Silmarillion kitabını okuyan herhangi birisi bu teorilerin ne kadar saçma ve gereksiz olduğunu, başta da dediğim gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın ne kadar fena bir şey olduğunu görecektir. Okumayanlara da okumalarını öneririm, nitekim burada kalkıp bu soruları kimsenin anlamayacağı şekilde Yüzüklerin Efendisi terminolojisiyle anlatacak değilim.
Genel olarak Tolkien ve Orta Dünya'sı ırkçılığın neresinde duruyor bundan bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi birçok millete ait sağlam destanlar, ilginç mitolojiler vardır. Fakat İngilizlerde bir mitoloji eksikliği vardır. (Beowulf destandır, mitoloji değil.) İşte bu yüzden de üstat kolları sıvar ve bir mitoloji aşkıyla başlar. Eh takdir edersiniz ki İngilizlere bir mitoloji hediye etmek için yapılan girişimde tüm karakterler haliyle İngilizvari beyaz olacaktır. "Al işte İngilizler üstün ırk olmuş, düdük" demeyin ağzınıza uzun saplı küreği geçiriveririm. Ben karakterler ingiliz etkisi taşıyor mu dedim? Zaten çoğu mitoloji bir halkın hikayesini anlatmaz. Mitolojiler Dünya'nın var oluşuna ve bugüne kadar nasıl geldiğine ışık tutmaya çalışan hikayelerdir ve hemen hemen hepsinde Tanrılar ve tanrısal varlıklar savaşır, mücadele eder. The Lord of the Rings ise bir mitolojiye ait tüm görevleri yerine layıkıyla getiriyor. Dünya'nın yaratılışından günümüze kadar olan tüm zaman dilimine geniş yelpazede hikayeler, mitler, efsaneler yerleştirilmiş bir evren Orta Dünya.
Genel olarak Tolkien ve Orta Dünya'sı ırkçılığın neresinde duruyor bundan bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi birçok millete ait sağlam destanlar, ilginç mitolojiler vardır. Fakat İngilizlerde bir mitoloji eksikliği vardır. (Beowulf destandır, mitoloji değil.) İşte bu yüzden de üstat kolları sıvar ve bir mitoloji aşkıyla başlar. Eh takdir edersiniz ki İngilizlere bir mitoloji hediye etmek için yapılan girişimde tüm karakterler haliyle İngilizvari beyaz olacaktır. "Al işte İngilizler üstün ırk olmuş, düdük" demeyin ağzınıza uzun saplı küreği geçiriveririm. Ben karakterler ingiliz etkisi taşıyor mu dedim? Zaten çoğu mitoloji bir halkın hikayesini anlatmaz. Mitolojiler Dünya'nın var oluşuna ve bugüne kadar nasıl geldiğine ışık tutmaya çalışan hikayelerdir ve hemen hemen hepsinde Tanrılar ve tanrısal varlıklar savaşır, mücadele eder. The Lord of the Rings ise bir mitolojiye ait tüm görevleri yerine layıkıyla getiriyor. Dünya'nın yaratılışından günümüze kadar olan tüm zaman dilimine geniş yelpazede hikayeler, mitler, efsaneler yerleştirilmiş bir evren Orta Dünya.
Evrenin yaratılışı bir müziktir Orta Dünya'da. Her şeyin yaratıcısı bir müzik başlatır yeni bir dünya yaratmak için ve daha önceden var ettiği meleksi varlıklardan da müziğe katılmalarını ister. Müzik gayet güzel giderken Melkor ya da diğer adıyla Morgoth (Sauron'un efendisidir) ahengi bozar. Çünkü o, Yaratan ve yardımcılarının güzel bulduğunu çirkin bulmuştur. Ve yine Yaratan ve yardımcıları da Melkor'un müziğini çirkin bulmaktadır. İşte böyle başlar evrende iyilik ve kötülük. Ama başından beri ilginç olan şudur ki, iyi ve güzel kime göre iyi ve güzeldir? Melkor'a, Sauron'a, orklara kötü ve çirkin gelen şey elflerin vücutları, simaları, hal ve hareketleri olurken diğerlerinde bunun tersidir. Bizler hikayeyi elflerin, insanların ve bizim iyi addettiğimiz kimselerin bakış açısıyla okuduğumuz için onlara kötü gözüken bize de kötü gözükecektir. Bu sebeple Orta Dünya'da iyiyi ve kötüyü değerlendirirken kimin gözüyle baktığımız çok şey ifade eder.Özellikle alegoriden sonuna kadar nefret eden bir adamın eserlerini alegori yuvası haline getirmek hem Tolkien'e hem de fantastik edebiyata yapılmış bir ayıp olur.Ki kendisini gerçeklerden kaçmakla suçlayanlara "Kaçıştan kim korkar? Elbette gardiyanlar!" şeklinde cevap veren bir insandan bahsediyoruz. Ama boş konuşmak kolaydır. Kötülerin doğuda olduğunu ileri sürenler en büyük kötülüğün kuzeyden geldiğini bilmez, herkes beyaz neden orklar siyah diyenlerin onların da bir zamanlar elf olduğundan ve Melkor'un onları yakalayıp kendi güzellik anlayışına uygun olarak değiştirdiğindense hiç haberi yoktur. Tüm seri boyunca iyilik ve güzelliğin kime ve neye göre değiştiği, kimin yaptığının doğru ve kimin yaptığının yanlış olduğunun bilinemezliği üzerinde biraz düşünülüp düzgün yorumlanmaz ise bu şekilde dinlemeye bile değmez mantıkların olması kaçınılmaz haliyle.
Şu son dönemde herkesin Ömer Çelakıl, Sikkofield ve benzeri komplo teorisyenlerine dönmesiyle beraber bilgisizce suçlamalar yapmak, dayanaksız benzetmeler ortaya çıkarmak, nereye vardığı anlaşılmayan argümanlar sürmek daha da kolaylaştı. 3. kez söyleyeceğim ama bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak hastalığından kurtulmak için her şeyi kaynağından öğrenip sağdan soldan bilgisizlerin laflarına kanmamak gerek. Eğer ki kafanıza Orta Dünya'yla ilgili en ufak bir şey takılıyorsa Silmarillion'u okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Hiç değilse zihniniz biraz berraklaşmış olur. Hepinize iyi günler dilerim.



























